Işın’ın ışığında
Ankara’da Bahar
“Ben her bahar aşık olurum “ , diye başlayacaktı bu ayki yazım. Koca bir kış İstanbul’un çilesini çektikten sonra , baharını anlatacaktım size. Belki çoğunuzun unuttuğu ya da trafiğinden , karmaşasından , betonundan yaşamayı ihmal ettiğiniz baharını …İlle de bulacaktım anlatacak güzel bir şeyler . Levent villalarının bahçe duvarlarından aşan mor salkımlarından başlayacaktım anlatmaya. Hatta sizin için bir ada gezisi bile yapmayı planlamıştım. Ne güzeldir şimdi ada. Şehrin yollarında asker gibi dizilmiş lalelerden değil boğazın ender kalmış köşelerinde gizlenen erguvanlarından bahsedecektim . Doğama uygun bir yazı olacaktı, çirkin yerine güzeli; kötü yerine iyiyi yazmayı deneyecektim yine. Bu yüzden kalemim yazacak güzel bir şeyler bulmalıydı. Evet evet! “Ben her bahar aşık olurum İstanbul’a” cümlesi ilk cümlem olmalı Uçağa binerken aklımda “İstanbul’da Bahar “ yazısı vardı aklımda . Ama her yazı bir çocuk gibi kendi ruhuyla doğar ve yazması planlananları kaleminin ucuyla itekleyiverir. Uçaktan ineli daha yarım saat geçmedi ki İstanbul yazısı yüzünü Ankara’ya döndü. Bu da bu işin cilvesi işte .
23 Nisan nedeniyle Ankara Gordion AVM ADA kitapta “Geleceğe dokunmak “ kitabım için imza günü yapacağız. Hani doyduğun yer mi doyduğun yer mi ? Derler ya, doğrudur doyduğun yerdir bekli ama gel gör ki insanın doğduğu yerde hissettikleri bambaşkaymış . Resmi binaları gölgede bırakan devasa Türk bayraklarıyla , ATA’mızın çeşit çeşit resimleriyle, berrak çivit mavi gökyüzü, resmi geçit çocuklarıyla görülmeye değerdi o gün Ankara caddeleri. Taksi yol alırken, Başkentli olmanın haklı gururunu yaşamanın yanı sıra, içimde garip bir minnet duygusu vardı bu şehre karşı. Bebekliğime ait sıkça dinlediğim o fotoğraf hikayesi geldi aklıma. 6 aylık falanmışım, yeni yeni oturuyormuşum, fotoğrafımı çektirmişler. Sarı olduğu anlaşılan tüylü bir kafa, önü ponponlu bir hırka , elmacık kemikleri çıkık gözleri çekik aydınlık süratli toplu bir bebek. Fotoğrafçı fotoğrafımı büyütüp camına koymuş, aylarca da da camında durmuş. Bizimkiler gelip gidip beni seyrederlermiş. Nereden nereye…Ada Kitap’ın camında resimli posterim asılı şimdi. Ben bebekliğime yolculuk yaptığım sırada. Gordion’a girişi kaçırıyor taksici. Bir sonraki kavşaktan dönüyoruz. Taksimetrede yazan parayı uzatıyorum. Taksici bir kısmını geri avucuma koyarak “ Almam” , diyor “bu kadar benim hatamdan yazdı ilerden döndüm “ .
Alırsın, almazsın…Oğlum olanları şaşkınlıkla izliyor. Geçenlerde “ Trafik çok sen in de yürü abla” , diyen taksiciden sonra çocuk afallıyor tabi.
Neye niyet neye kısmet…Büyükada yerine Ada Kitap’tayız. Öyle güzel ağırlanıyoruz ki orada gördüğümüz saygıyı garipseyen oğlum ,” Anne biz Ankara’ya mı taşınsak ?” Diyor. Caddelerdeki 23 Nisan heyecanı, isimsiz genç taksici , Ada Kitap…Ne güzel Ankara’da Bahar …
H. Işın Özdemir