Gecenin İçinden
Hiçbir sese benzemez onun sesi. Berrak, pırıl pırıl tatlı bir su pınarı gibidir. Gecenin ağırlığını hafifleten hüzme süzülür odaya, usulca. Bütün dış sesler uykuya dalar. Işın demetinin okşadığı masanın başında yalnız ikimiz kalırız, rafyodan yayılan şiir ve ben. Şiirin adı : Karda Işıltılar
Merdivende verdiğin sarı kasımpatıyı unutmadım Sevdiğim bir şiir kitabına taktım onu Karıştı çiçeğin şiirlere Kolunu boynuma doluyorsun otobüste Çocuğunu seven bir anne gibi Yakınlığımız İnsanlığımızdan geliyor Ne kadar insanlaşırsak O kadar arkadaşız
Mutfakta son bulaşıkları toparladığım sırada, içerdeki televizyondan kulağıma çalınan o ses, Turgay Fişek’çinin şiirini bölüyor.
“ Ya aslında yemek falan değil de mesele…Onlar bizi arıyorlar gelmezsek biliyor musunuz? Gelince seviniyorlar. Bi nev’i arkadaşlık bizimkisi…Dostluk yani.
Beykoz’da karda yiyecek bekleyen köpeklerin haberini kaçırmamak için, ıslak ellerle salona koşuyorum. Sesin sahibini görmeye. Merak ettim nasıl biri? Bu kadar yalın nasıl anlattı bu duyguyu ? Kim bu adam?
Saç sakal birbirine karışmış yabancı bir yüzde insanı görüyorum. Şiirdeki gibi “Ne kadar insanlaşırsak o kadar arkadaşız “ işte..
Haber geçince yarım bıraktığım işi bitirmek üzere mutfağa dönüyorum.
Radyodaki ses “Saatlerimiz 23:45’i gösterirken, Yeni güne doğru hızla ilerliyoruz . Bir gecenin içinden programında yine birlikteyiz…” Yumuşak tını ile yapılan anonsun ardından unutulmaya yüz tutmuş bir şarkı dönmeye başlıyor. Uykulu gözlerimde günün görüntüleri netliğini kaybetmiş. Radyodan yayılan sesle aramızda bir bağ kurulmuş, çıplak katıksız ve kaygısız bir bağ bu. Türkçe’nin duymayı çok özlediğim eşsiz vurgularıyla can bulan bir bağ. Arkadaşlığı , sevgiyi, insan olmayı anımsatan özel bir bağ. Bu türlü iletişimi yazmaya benzetiyorum ve galiba bunun için bu kadar çok seviyorum yazmayı.
İkisinin ortak özellikleri çok. Görüntülere uzak , yüreğe bir adım daha yakın olmak…
Sevgiyle kalın !