Şiir Gibi
Kimileri hüzünleri gülümsetir
Kimileri gülümseyen yüzlere hüzün yükletir
Bizimki mutfağa yanıma geldi : O yazdığın şiir mi ? Diye sordu . Kafası karıştırmasın diye “ belki bir başlangıç”, dedim, sonra da sesimi ufaltarak “belki de bir şiircik”, diye şirinlik yaptım.
“ Bir şey soracağım…” Diye devam etti.
– Şiir nasıl yazılır ? yani önce konuyu belirleyip sonra uyak mı buluyorsun ? Nasıl oluyor?
“Sıra şiire geldiyse büyüdü demektir”, diye geçti içimden. Zaman gözlerimin önünden akan buruk bir mutluluk oldu. Onu sıkmadan didaktik olmaktan olabildiğince kaçınarak, ihtiyacı olan yanıtı vermeye çalıştım.
– O dediğin bütün türlerde olur da şiirde olmaz işte. Şiir, konuya değil duyguya bağlıdır. Bazen gördüğün bir fotoğraf, duyduğun bir şarkıdan esinlenir yazarsın. Bütün türlerin damıtılmış halidir şiir . En saf hali yani. Öyle şiirler vardır ki içine asırlık yalnızlıklar sığar ya da koca bir hayat hikayesi …Bu yüzden diğer türlerde çoğalırken şiirde azalırsın, sadeleşirsin. Kaşlarını çattı bizimki ve “sadede gel”, der gibi “ peki uyak nasıl oluyor ? Uyak ?
– işte o seni duygulandıran şey her neyse zaten uyakla seslenir içinden, şarkı gibi müziği kendiliğinden dökülüverir.
-Ya dökülmüyorsa
– Dökülmüyorsa şiir kapıyı çalmamış demektir.
– Peki sen o dizeyi nasıl yazdın şimdi ? Neden esinlendin ki?
-İbrahim Zaman’ın fotoğraf sergisine gittim bugün. Bu dize ondan hatıra. Fotoğrafların hepsi için ayrı ayrı şiir yazabilirdim, o kadar etkileyiciydi. Ihlara’daki maviş kızla; Hintlilerle tanıştım.Daha önemlisi Onların gözünden baktım dünyaya. Bir fotoğrafa neler sarmış meğer, tıpkı şiir gibi. Bunu da sergide öğrendim bugün. Yaşamı zor anlarda dahi gülümsetiyordu Zaman’ın fotoğrafları. Güneşe gülümsüyordu Zaman ve zaman . Kah süslü bir yaşlıda, kah genç ve güzel bir yüzle, ölü yakmak için toplanmış insanlarda, kızartma yapan kadınların arasında umudu taşıyordu her yere. Fotoğrafta gördüğüm ışık kitaplarımda sözünü ettiğim o ışık işte…
Son söyledigim söz havada asılı kaldı mutfak bomboştu.
H. Işın Özdemir