17 Ocak 2021 Pazar | 15:26 H. Işın Özdemir / Eğitimin Işığında
Yaşı elli civarında olanlar bilir , Tatlı Cadı TRT 1’de yayınlandığı dönemlerde büyük ilgi gören ilk dizilerdendi. Amerikan yapımı dizide büyü gücü olan ölümsüz sempatik Samantha yani Tatlı Cadı bir burun hareketiyle ölümlülerin tüm sorunlarını çözer, hayalleri gerçekleştirirdi. Her bölümde “Samantha şimdi hangi sorunları çözecek ?, diye beklerdik.
Teknoloji dediğimiz o müthiş buluşlar dizisi biz ölümlülerin hayatının içinde tam yol ilerlerken “Tatlı Cadı sırada şimdi ne var ? Acaba hangi sorunu çözeceksin?” Diye düşünmeden edemiyorum.
Konuştuğumuzu yazan, çeviriler yapan, tüm sorularımıza cevap veren ama aynı zamanda gerçek dünya ile aramıza giren bu küçük ekranlarda bundan sonra neler göreceğiz?
Son dönemde, Zoom üzerinden yapılan iş toplantıların yaygınlaşması ile anladık ki zaman ve mekan kısıtlaması olmadan da işler yürütülebiliyormuş.
Böylece hem zamandan tasarruf etmek , hem de zamanı daha etkin ve özgür kullanmak mümkünmüş. Teknoloji ile tanışmak neredeyse bir zorunluluk olmuş. Buna bağlı olarak bilgisayar fiyatları da uçmuş…Dört beş bin liranın altında kullanılmamış bilgisayar bulunmuyor çünkü talep çok artmış durumda. İkinci el bilgisayarlarda da paralel bir artış söz konusu. Tıpkı 2. El arabalar gibi onların da fiyatları el yakıyor. Kullanılmış bilgisayarlar da 2 bin beş yüz lira gibi fiyatlarda.
Tatlı Cadı’nın tam da yakıştırdığım ad ile ilişkili başka bir boyutu daha var.İki tarafı da dinliyorum. Evinde bilgisayar, tablet gibi tüm imkanı olan ebeveynleri de , üç çocuğu olup evdeki tek cep telefonundan çocuklarının eğitimden kopmamasına uğraşanları da…Evinde teknolojik donanıma sahip olanlar, çocuklarını denetleme konusunda sıkıntı çektiklerini, dersin yanı sıra internette oyun veya başka tehlikeli alanlarda zaman yitirmelerinden çekindiklerini , bilgisayar karşısında fazla zaman geçiren çocuklarının teknoloji bağımlısı olmalarından korktuklarını vs.
Anlaşılan o ki kaygı büyük. Bilgisayar ve interneti olmayan evler çağın gerisinde kalma eğitimden yeterince faydalanamama; bilgisayarı ve interneti olan evler ise teknolojinin getireceği sorunlarla baş edememe konusunda kaygılı.
Yakında, yapay zeka destekli okullar artacak gibi görünüyor. Her öğrencinin takıldığı yeri anlayıp ona özel sorular soracak ve öğretmene, hangi öğrenciye hangi detayı anlatması gerektiği hakkında bilgi verecek sistemler yolda. Hatta sanal gerçeklik (VR) yaygınlaşırsa çocuğunuz Amerika veya Çin’de bu eğitimi veren bir okul bünyesinde uzaktan okuyabilecek. İş yerlerinde on kişinin yaptığı işi robot sistemler ile iki kişi yapacak. Marketlerde kasiyerlerin görevini yapan makineleri görmeye başladık bile. İnsanların şimdiden yeni teknolojiler üzerine eğitim almaları sadece Türkiye için değil tüm dünya için önemli hale geldi çünkü işler teknolojikleştikçe mekandan bağımsız hale gelecek ve işi yapma yetkinliğine bağlı olarak Türk bir çalışanın yerini uzaktan çalışan bir Hintli alabilecek. Veya tam tersi ülkemizde yeterince donanımlı kişiler dünyanın herhangi yerinde çalışma fırsatı bulabilecek.
Bütün bunlar üs tüste konduğunda tek bir gerçek görünüyor. Bir değişimle karşı karşıyayız. Bu da bize aslında tarihi bir fırsat sunuyor çünkü uyum konusunda pratikliğimiz sayesinde hiç de fena değiliz. Size bu satırları karlı bir İstanbul sabahından yazıyorum. Bir yandan YEKÜV Umut Çocuklar Moral Paketlerine koyacağımız armağanları düşünüyor bir yandan gökyüzünden dökülen taze karı seyrediyorum. Ve diyorum ki her şey bir dengeye oturacak, dünyanın en büyük teknolojik değişimi de yaşansa, doğa, insan sevgisi ve dayanışma ruhuna zarar veremeyecek. Bu satırları okuyan tüm dostlar sevginiz umudunuz daim olsun…