Işığın Işığında
Bilginin Yaşı
Kalbim güm güm atıyor. Her sıra atlayışında bir adım daha yaklaşıyorum heyecan dolu ana. Avuçlarımın içi terliyor. O’nun ağzından çıkacak söz , tıpkı papatya falı bakar gibi “Seviyor ya da sevmiyor “ olduğunu belirleyecek. Bana hangi gözle baktığından verdiği değere kadar bir anda çözümlenecek birazdan. Ağırbaşlılığı, sesinin tonundan, hareketlerinin yavaşlığından ve orta parmağı ile yukarı ittirdiği gri metal gözlüğünden bile hissedilen Tülin öğretmen yavaş yavaş yaklaşıyor. Her sıranın sonunda, daktiloda takılı kağıdın sonunda çıkan “din!!!” gibi hafifçe uzuyor sesi. Uzadıkça daha çok inanıyor, daha çok güveniyorum O’na . Güçlü aynasıyla bizim dünyamızı görüyor biliyorum. Biz kimiz ? Ben kimim? Nasıl birisiyim ? Özelliklerim neler ? Yeteneklerim neler ? Önümde oturan Hakan , sırası geldiğinde huzursuzca yerinde sallanıyor. Dönem ödevinin “Şeker Portakalı “olduğunu duyunca da huzursuzluğunun yerini neşeli kıpırdanmalar alıyor. Ödevine bakarak şeker gibi bir çocuk olduğunu düşünmüş olacak ki sağa sola gülücükler dağıtıyor. Ve nihayet sıra bana geliyor, “Anna Karenina “ Diyor öğretmenim ve ekliyor “Üstesinden geleceğini düşünüyorum” . Bu ismin bana ilk çağırıştırdıkları “Zor, Aşk ve Rus “ Dönem ödevimle ne kadar gurur duysam azdır. Ben büyük biriyim , en azından yetişkinim! Belki de güzelimdir bile . Anna Karenina güzel miydi acaba ? Neden bu kitabı uygun buldu acaba öğretmenim ? Sonrası…Sonrası tam bir düş kırıklığı…Galiba Öğretmenim beni hiç sevmiyor. Kiti, Levin , Nikolay… Sıkıcı saatler içinde kopup gitmeler …Bir sayfayı ağzımda büyüyen et gibi on kere çiğnemeler …Belki de ben bilmeyerek bir hata yaptım ve ceza olarak da bu ödevi aldım.
On’lu yaşlarda Anna Karenina! Yine aynı yaşlarda Musul Sorunu, ikinci Dünya Savaşı, Lozan Barış görüşmeleri vs.
Dertlerin çocukça, gündemin, ilgi alanının, ruhsal ve zihinsel olgunluğun başka boyutta olduğu yaşlar. Bu yüzden öğrenmeye çabaladığın şeyler ya belleğinden kısa sürede uçup gidiyor veya angaryaya dönüşüyor , tıpkı dönem ödevim gibi.
Hani insan hangi arabayı almayı düşünüyorsa trafikte hep o araba çıkar ya karşısına. “Ne çok varmış bu arbadan alan” dedirtir ya hani . Araba almaya niyetli olmayansa yoldan geçen araçların markalarını bilmez görmez ya hani. İşte algı böyle bir şey. Algı ilgiyle harekete geçiyor. Her bilginin bir yaşı var . Her insanın da bir bilgi yaşı. Eğitimin içeriği bilgi yaşını dikkate alarak düzenlenirse eğer , gençlerin yaşamı ve gerçekleri daha çok dikkate alınacak olursa , teknoloji ile beraber zamanların daraldığı yeni dünyada bilgiler daha kalıcı, daha verimli olacaktır.
Aslında bütün bunları biliriz bilmesinre de yine de tek çeneli çeneklilerin özellikleri, ilkel korganlılar, arke bakteriler olmazsa olmazdır kitaplarımızda.
Bu arada size bir sır vereyim…Geçenlerde gazetede “Zeka açan kitaplar arasında Anna Karenina” adı görünce yeniden aldım elime kitabı. Yine kopup gitmeler…Artık bilgi yaşımın gençliğine veriyorum…Var mı başka çare ?
Bir kitabı, yazıldığı zamanım ruhundan , siyasi tarihinden , dönemin sanatsal toplumsal eğilimlerinden hatta yazılan ülkenin ikliminden ve benzer yüzlerce faktörden bağımsız okumak ne mümkün…
Anlamak değil hissetmek için bile bilgi yaşımız önemli.
Her şeye rağmen, gelişmenin tek ve ne iyi yolu eğitim.
Eğitim hakkından yararlanmayan tek birwy kalmasın…
Sevgiyle kalın
H. Işın Özdemir